Dissociation nedir psikolojide ?

Can

New member
Dissociation: Beynin Eğlenceli Kaçış Yolu

Herkese merhaba! Bugün size biraz eğlenceli ama bir o kadar da derin bir konudan bahsetmek istiyorum: Dissociation, yani ayrışma! Evet, biraz karışık bir kelime olabilir ama merak etmeyin, çok felsefi olmayacağız. Hadi gelin, beyin neler yapabiliyor görelim.

Dissociation Nedir? Beynin "Çıkış Yapma" Durumu

Dissociation, psikolojide, kişinin düşünce, hafıza, kimlik ve çevresindeki dünyaya duyduğu bağlılıkta bir tür ayrışma yaşaması olarak tanımlanır. Yani, kişi bir noktada "ben burada değilim" moduna geçer. "Beynimi bir an için tatil yapmaya gönderiyorum" diyebileceğimiz bir durum aslında. Çoğumuz, stresli veya korkutucu bir deneyimle karşılaştığımızda bir şekilde kendimizi “oradan” uzaklaştırmış hissederiz. Belki de sevmediğiniz bir konuşmayı yaparken, “Ya ben buradan nasıl çıkabilirim?” diye düşünüyorsunuz, ya da en basitinden bir sinema salonunda karanlıkta saatlerce aynı filmle baş başa kalırken kafanız başka bir yerlerde olur. İşte bu, dissociation’ın basit bir örneğidir.

Fakat daha derin bir seviyede, dissociation bazen çok daha karmaşık hale gelebilir. İnsanlar, travmatik bir olay karşısında yaşadıkları psikolojik baskılardan dolayı kendilerini fiziksel ya da zihinsel olarak "aşırı uzak" hissedebilirler. Beyin, bu şekilde yaşanan travmaların acısını azaltmak amacıyla kendini korumak için ayrışma mekanizmalarını devreye sokar. Bu da, anıların, duyguların ya da hatta kimliklerin bir tür parçalanması anlamına gelebilir.

Erkekler, Kadınlar ve Dissociation: Farklı Tepkiler, Aynı Durum

Tabii ki, herkes dissociation’ı aynı şekilde yaşamaz. Erkekler ve kadınlar, bununla nasıl başa çıktıklarında bir fark var mı? Hadi bunu biraz daha eğlenceli bir açıdan inceleyelim. Erkekler genellikle, çözüm odaklı yaklaşmayı tercih ederler. Bir erkek dissociation yaşadığında, belki de ilk yapacağı şey, olaydan çıkıp bir çözüm aramak olacaktır. “Hadi bakalım, bu durumu nasıl hallederim?” gibi pratik bir bakış açısı benimsemesi olasıdır. Zihinsel olarak uzaklaşsa da, duygusal olarak o problemi çözmek için hemen harekete geçer. Kafasında, ‘bu durum bir şekilde düzeltilmeli’ gibi bir düşünce belirir. Belki de en son yaşadığı kötü tecrübeyi bir kutuya koyup 'bir daha açmamak üzere' kapatmaya karar verir.

Kadınlar ise, daha çok ilişki odaklı ve empatik bir yaklaşım sergileyebilir. Duygusal ayrışma yaşadığında, çevresindekilerle olan bağlantıları daha fazla hissetme eğiliminde olabilirler. "Beni anlamadılar, peki şimdi ne yapmalıyım?" gibi bir içsel diyalogla, ilişkilerini düzeltmeye çalışırlar. Hatta dissociation’a uğramışken bile, arkadaşlarına ya da sevdiklerine “Ben buradayım, bana gelip sarılın” diyecek kadar empatik olabilirler. Çözüm odaklı değil, daha çok “hissetme” ve “bağ kurma” eğilimindedirler.

Tabii, burada kadın ve erkeklerin tutumlarını genellemek yanlış olur, ancak toplumun dayattığı normlar bazen bu farklılıkları daha belirgin hale getirebilir. Her birey farklı ve kişisel deneyimleri çok farklı şekillerde yaşayabilir. Ama yine de, toplumsal kalıpların bu tür ayrışmalarda rolü olduğu aşikardır.

Dissociation ve Toplumsal Etkiler: Beynimizi Koruma Mekanizması

Dissociation, yalnızca kişisel bir savunma mekanizması değil, aynı zamanda toplumun da etkisiyle şekillenir. Örneğin, travmaların daha sık yaşandığı, baskıcı toplumlarda bu mekanizma daha fazla devreye girebilir. İnsanlar, zorlayıcı olaylardan kaçınmak için zihinsel olarak kendilerini uzaklaştırma eğiliminde olabilirler. Düşünsenize, birinin sürekli şiddet veya tehdit altında yaşadığı bir toplumda dissociation, bir tür hayatta kalma stratejisi haline gelebilir. Bu, bir insanın gerçekten kötü bir deneyim yaşadığı anlarda, "beynim burada değil" diyecek kadar etkili olabilir.

Fakat bu durum, bazen daha geniş çapta bir sosyal sorun yaratabilir. Toplumun, bireylerin yaşadıkları acılara duyarsızlaşması, kişilerin gerçeklikten kopmalarına yol açabilir. İnsanlar, travmalarının üzerini örtmeye çalışırken, toplumsal bağları da zayıflatabilirler. Duygusal kopukluk, yalnızca bireyleri değil, toplumu da etkileyebilir. Bir yanda duygusal boşluklar, diğer yanda bağların zayıflaması… Bu, zamanla toplumsal uyumsuzluğa neden olabilir.

Dissociation ve Günlük Hayat: Yaşadığınız En Büyük Ayrışma Anı Ne Zaman Oldu?

Peki ya siz, en son ne zaman bir tür dissociation yaşadınız? Belki bir iş görüşmesinde, belki de kalabalık bir kafede otururken, bir anda her şeyin garipleştiğini hissettiniz. Bazen bir yere ait hissetmemek, bir odada yalnızken bile, kendinizi çok uzaklarda hissetmenize neden olabilir.

Belki de son büyük tatilinizi düşünün; günlerce başınızda çalan kafiyeler, en sevdiğiniz kitabı okurken kendinizi bambaşka bir evrende hissediyordunuz. Yani, dissociation’ın günlük hayatta da etkilerini görmek çok zor değil. Bazen yalnızca kafa dağılmak ya da bir süreliğine “burada ama değilim” hissi, zihinsel sağlığımızı koruma amacını taşır.

Sonuç: Beynimizin Bizi Korumak İçin Yaptığı Olaylar

Dissociation, beyin için son derece ilginç bir mekanizma olsa da, bazen onu aşmak ve duygusal gerçekliğimizle yüzleşmek gerekebilir. Beynin, yaşadığı travmaları bertaraf etmek için bizi korumaya yönelik gösterdiği bu tepki, bazen çok faydalı olsa da, uzun vadede bizleri hem kendimizden hem de toplumdan uzaklaştırabilir. Bu yüzden, sağlıklı bir bağ kurmak, hem kendimizi hem de çevremizdekileri daha iyi anlayabilmek için, bu ayrışma süreçlerini kabul etmek ve gerektiğinde onlarla yüzleşmek önemlidir.

Evet, biz de bir şekilde dissociation’ı herkesin farklı deneyimlediği, bir o kadar da eğlenceli bir şekilde sorgulayabileceğimiz bir konuya dönüştürmeyi başardık. Hadi, kendi dissociation anınızı yazın, bakalım ne kadar ilginç olacak!