Eozin Neyi Boyar ?

Romantik

New member
Sütaş Hangi Ülkenin Malıdır? Bir Markanın Hikâyesi ve Toplumsal Etkileri

Merhaba dostlar,

Geçen gün markette süt reyonunda dolaşırken yanımdaki birisi “Ya bu Sütaş hangi ülkenin malı acaba?” diye sordu. O an fark ettim ki hepimizin her gün tükettiği ürünlerin arkasında kocaman hikâyeler var ama çoğu zaman bunların farkında değiliz. Ben de işin hem verilerini araştırdım hem de günlük hayattan kesitlerle harmanlayarak sizlerle paylaşmak istedim. Belki hep birlikte markaların kimliğine dair daha bilinçli bir bakış açısı geliştiririz.

Sütaş’ın Kökeni: Tamamen Yerli Bir Hikâye

Sütaş, 1975 yılında Sadık Yılmaz tarafından Bursa’nın Karacabey ilçesinde kuruldu. Yani cevap net: Sütaş Türkiye’nin malıdır, tamamen yerli bir markadır. Kurulduğu ilk yıllarda günde sadece birkaç ton süt işleyen küçük bir tesis iken, bugün günlük 4.5 milyon litre süt işleme kapasitesine ulaşmış durumda. Şirketin verilerine göre Türkiye genelinde 23 binden fazla süt üreticisiyle iş birliği yapıyor. Yani Sütaş’ın büyümesi sadece bir şirketin değil, aynı zamanda köylünün, çiftçinin, ailelerin ortak hikâyesi.

Bir Markadan Fazlası: Köylünün Geçim Kaynağı

Köylerde yaşayanların anlattıkları çok çarpıcı. Örneğin Karacabey’de bir çiftçi ailesi, Sütaş’ın köylerine yatırım yapmasıyla hayatlarının nasıl değiştiğini şöyle anlatıyor:

“Eskiden sütümüzü satacak yer bulmakta zorlanıyorduk. Fiyat istikrarsızdı. Sütaş geldi, sabit alım garantisi verdi. Artık çocuklarımızı okutabiliyoruz, geleceğe güvenle bakıyoruz.”

Bu aslında sadece bir markanın değil, binlerce ailenin yaşamında istikrar ve güven anlamına geliyor. Kadınların bakış açısıyla bu durum, toplulukların güçlenmesi, ailelerin bir arada kalması ve köy kültürünün canlılığını koruması demek. Erkekler ise daha pratik ve sonuç odaklı yaklaşıyor: “Sütümüzü zamanında satabiliyoruz, paramızı alabiliyoruz, üretimimiz artıyor.”

Ekonomik Gücün Rakamlarla Hikâyesi

Sütaş bugün sadece Türkiye’de değil, Balkanlar’da da yatırımlar yapıyor. Kosova ve Makedonya’da fabrikaları bulunuyor. Türkiye İhracatçılar Meclisi verilerine göre Sütaş, süt ve süt ürünleri ihracatında ilk sıralarda yer alıyor. Ancak dikkat çekici nokta şu: Yurt dışında fabrikaları olsa da marka kimliği hâlâ tamamen Türk. Yani “Sütaş hangi ülkenin malıdır?” sorusunun cevabı değişmiyor: O, kökleriyle Türkiye’ye ait bir marka.

Ayrıca markanın ekonomiye katkısı sadece istihdamla sınırlı değil. Her yıl yaklaşık 1 milyar dolarlık ekonomik hareketlilik yaratıyor. Bu da yüzbinlerce kişiye dolaylı gelir sağlıyor. Erkeklerin analitik bakışıyla değerlendirirsek: rakamlar net, marka büyüyor, ekonomiyi büyütüyor. Kadınların toplumsal bakış açısıyla baktığımızda ise: sütçünün yüzü gülüyor, köyde yaşam devam ediyor, göç engelleniyor.

Toplumsal Algı ve Duygusal Bağ

Hepimiz Sütaş’ın reklâmlarını hatırlarız: “Sütaş, Sütün Doğal Lezzeti.” Bu slogan sadece pazarlama değil, aslında çocukluk anılarımıza dokunan bir şey. Birçok kişi için Sütaş yoğurdu, sofradaki güven ve annesinin mutfaktaki özeniyle özdeşleşmiş durumda.

Burada kadınların bakış açısı daha baskın: onlar için Sütaş sadece bir ürün değil, aile masasında paylaşılan sevgi, güven ve sağlık anlamına geliyor. Erkekler ise genelde “ürün kaliteli mi, fiyatı uygun mu?” sorularına bakarak daha işlevsel değerlendirme yapıyor. Bu iki bakış açısı birleştiğinde ise marka hem ekonomik hem de duygusal bir bağ kurmayı başarıyor.

Geleceğe Dair Vizyon: Sadece Süt Değil, Sürdürülebilirlik

Sütaş, 2013’ten beri “çiftlikten sofraya” entegre bir üretim modeli uyguluyor. Bu model, sadece süt üretmek değil; enerji, atık yönetimi, hayvancılık ve tarımda sürdürülebilirliği sağlamak üzerine kurulu. Örneğin, tesislerinde biyogazdan enerji üreterek hem çevreyi koruyor hem de maliyetleri düşürüyor.

Bu, erkeklerin stratejik analizlerinde güçlü bir iş modeli olarak öne çıkıyor. Kadınların insan odaklı vizyonunda ise “gelecek nesillere temiz bir çevre bırakmak, doğayı koruyarak büyümek” şeklinde anlam kazanıyor.

Sonuç ve Tartışmaya Davet

Toparlarsak, Sütaş’ın kökeni tamamen Türk. Ancak sadece “bir markadır” demek yetersiz kalıyor. O, köylünün emeği, kadının aile için duyduğu güven, erkeğin ekonomik istikrar arayışı, çocukların sağlıklı büyümesi ve geleceğe bırakılacak sürdürülebilir bir dünya demek.

Şimdi top sizde forumdaşlar:

* Sizce bir markanın “yerli” olması, tercihlerinizi etkiliyor mu?

* Sütaş gibi markaların toplumsal hayatımıza kattığı değerleri yeterince takdir ediyor muyuz?

* Gelecekte markaların sadece ekonomik değil, çevresel ve toplumsal sorumlulukları da belirleyici olacak mı?

Haydi gelin, bu konuda fikirlerimizi paylaşalım. Çünkü soframızdaki bir bardak süt aslında hepimizin hikâyesini anlatıyor.