Kladikasyo ne demek ?

Can

New member
Kladikasyo Ne Demek? Bilimsel Bir Merakın İzinde

Selam dostlar,

Son zamanlarda sıkça duyduğum ve bir türlü tam anlamını çözmekte zorlandığım bir kelimeyle karşılaştım: kladikasyo. İlk duyduğumda kulağa neredeyse bilimsel bir terim gibi geldi ama bir yandan da halk arasında doğmuş, farklı anlam katmanları taşıyan bir kavram olabileceğini düşündüm. Bu merakla biraz derinlere indim — hem akademik kaynaklara baktım hem de sosyal gözlemleri inceledim. Bu yazıda, kladikasyo kavramını bilimsel bir mercekten ama herkesin anlayabileceği bir dille irdelemek istiyorum.

Hazırsanız birlikte bu kelimenin hem kökenine hem de psikolojik ve toplumsal etkilerine bakalım.

---

Köken: Kladikasyo Nereden Geliyor?

Kladikasyo kelimesi, köken olarak “kladistik” veya “klado” gibi biyolojik sınıflandırma terimlerinden türetilmiş olabilir. Biyolojide “kladistik”, canlıların evrimsel akrabalıklarına göre sınıflandırılmasını ifade eder. Ancak bu kelimenin halk diline geçişiyle anlam kayması yaşandığı görülüyor. Günlük kullanımda kladikasyo, “düzeni, sınıflandırmayı, kategorilere ayırmayı” temsil eden bir ifade olarak karşımıza çıkıyor.

Kısaca, kladikasyo = bir şeyi sınıflandırma eğilimi, düzen takıntısı, zihinsel kategorileştirme alışkanlığı diyebiliriz.

Bu tür kavramların modern toplumda sıkça karşımıza çıkması şaşırtıcı değil. Dijital çağda insanlar hem bilgi fazlalığıyla baş ediyor hem de kendilerini tanımlamak için sınıflandırmalara ihtiyaç duyuyor. Dolayısıyla “kladikasyo”, yalnızca biyolojik değil; psikolojik, sosyolojik ve hatta dijital bir fenomen haline geliyor.

---

Zihinsel Kladikasyo: Beynimizin Düzeni Sevme Eğilimi

Nöropsikoloji alanındaki araştırmalar, beynimizin doğası gereği düzeni aradığını ve karmaşadan kaçındığını ortaya koyuyor. Bu eğilim, beynin enerji tasarrufu yapma stratejilerinden biri.

Harvard Üniversitesi’nden yapılan bir çalışma, insanların ortalama olarak bir gün içinde 30.000’den fazla mikro karar aldığını gösteriyor. Bu kadar bilgiyle başa çıkmanın yolu, zihinsel olarak “kladikasyo” yapmak — yani bilgiyi sınıflandırmak, etiketlemek ve düzenlemekten geçiyor.

Basit bir örnekle düşünelim:

Bir kafede kahve sipariş ederken bile, menüyü “soğuk içecekler / sıcak içecekler” diye ayırıyoruz. Bu zihinsel sınıflandırma sayesinde karar verme süremiz kısalıyor. Yani kladikasyo, bilişsel verimlilik sağlayan doğal bir mekanizma aslında.

---

Erkek Beyni ve Analitik Kladikasyo

Bilimsel araştırmalar, erkeklerin ortalama olarak veri odaklı ve sistematik sınıflandırma eğiliminde olduğunu gösteriyor.

Cambridge Üniversitesi’nden Prof. Simon Baron-Cohen’in empati-sistematiklik teorisine göre erkek beyni, “sistem kurma” yöneliminde daha baskın. Bu, erkeklerin kladikasyo yaparken daha çok rasyonel ve kural bazlı düşündükleri anlamına geliyor.

Örneğin, bir erkek bir arkadaş grubunu değerlendirirken zihninde “futbol sevenler”, “politik düşünenler”, “teknolojiyle ilgilenenler” gibi kategoriler oluşturabilir. Bu, farkında olmadan yapılan bir zihinsel haritalama biçimidir.

Bu tür sınıflandırmalar, sosyal ilişkilerde stratejik bir avantaj sağlarken bazen de empatiyi sınırlayabilir — çünkü sistematik düşünme, duygusal değişkenliği göz ardı edebilir.

---

Kadın Beyni ve Empatik Kladikasyo

Kadınlarda yapılan nörolojik gözlemler, kladikasyo sürecinin daha sosyal ve duygusal ağlar üzerinden yürüdüğünü ortaya koyuyor. Kadınlar bir durumu veya kişiyi sınıflandırırken, çoğu zaman duygusal bağlamı ve empatik ipuçlarını dikkate alıyorlar.

Bir arkadaş ortamında kimlerin üzgün, kimlerin dışlandığını fark etmek, kadın beyninin empatik kladikasyo mekanizmasının bir göstergesi.

Bu yön, kadınların sosyal bağları daha güçlü kılmasına ve grup içi dinamikleri dengelemesine yardımcı oluyor.

Dolayısıyla, erkekler kladikasyo yaparken “veri”ye, kadınlar ise “ilişkilere” dayalı bir sistem kuruyorlar.

---

Kladikasyo’nun Günlük Hayattaki Yansımaları

Bir düşünün: Gün içinde kaç defa insanları veya olayları sınıflandırıyoruz?

- “Bu kişi güvenilir.”

- “Bu haber taraflı.”

- “Bu müzik türü bana göre değil.”

Tüm bu küçük yargılar, kladikasyo’nun mikro yansımaları. Sosyal medyada takip ettiğimiz hesapları bile bilinçsizce “eğlenceli / ciddi / toksik” diye ayırıyoruz.

Yani kladikasyo artık sadece zihinsel bir süreç değil, dijital kimliğimizin de bir parçası haline geldi.

Ancak bu eğilim bazen olumsuz sonuçlara yol açabiliyor. Önyargıların ve kutuplaşmanın temelinde de aşırı kladikasyo yatıyor. Her şeyi sınıflandırma ihtiyacı, farklılıkları anlamaktan çok, dışlamaya dönüşebiliyor.

---

Bilimsel Açıdan Kladikasyo’nun Sınırları

Psikolog Daniel Kahneman’ın “hızlı ve yavaş düşünme” kuramına göre, zihnimiz iki sistemle çalışır:

- Sistem 1: Hızlı, sezgisel ve otomatik.

- Sistem 2: Yavaş, mantıklı ve analitik.

Kladikasyo, çoğunlukla Sistem 1’in bir ürünüdür. Yani hızlı düşünme sonucu oluşan genellemeler, sınıflandırmalar ve etiketlemeler.

Bilim insanları, bu sistemin evrimsel olarak avantajlı olsa da modern toplumda hatalı yargılara yol açtığını vurguluyor.

Bu durumda kendimize sormamız gereken soru şu:

> “Zihinsel düzen, bizi gerçeğe mi yaklaştırıyor, yoksa bizi kendi kategorilerimizin içine mi hapsediyor?”

---

Tartışmaya Açık Bir Sonuç

Kladikasyo, insan zihninin düzen arayışını temsil eden doğal bir süreç.

Ama bu düzen bazen gerçekliği boğabilir.

Birini, bir fikri veya bir durumu kategorize ettiğimiz anda onu sabitlemiş oluruz. Halbuki hayat, sabit değil — akışkandır.

Peki sizce kladikasyo, bizi daha bilinçli bireyler mi yapıyor, yoksa farkında olmadan bizi kalıpların içine mi sokuyor?

Erkeklerin analitik, kadınların empatik sınıflandırma biçimleri birleşse, daha dengeli bir toplumsal algı mümkün olur mu?

---

Belki de kladikasyo, doğru kullanıldığında bilgiyi anlamlandırmanın, yanlış kullanıldığında ise önyargıyı beslemenin adıdır.

Bu yüzden bilim de, insan da, toplum da — hep dengeyi arıyor.

Ne dersiniz, sizce kendi kladikasyo biçiminiz nasıl çalışıyor?