IsIk
New member
Meyan: Bazen Hayatın Tadını Aradığın Anlar…
Herkese merhaba,
Bugün sizlere, çok derin bir anlamı olan, belki de çoğumuzun farkında bile olmadan yaşadığı bir kelimeyi anlatmak istiyorum: meyan. Eğer bu kelimeyi, edebiyatın sıcak ve dokunaklı dünyasında hiç duymadıysanız, belki de tam olarak tanımadığınız bir güzelliği keşfedeceksiniz.
Şimdi, izninizle, bir hikâye ile başlamak istiyorum. Çünkü kelimeler bazen duyguları tam anlatmak için yetmez, değil mi? O zaman, sizi bir yolculuğa çıkarmama izin verin. Gerçekten umarım hikâyem, bu kelimenin anlamını kalbinizde bir yerlerde keşfetmenize yardımcı olur.
Bir Kadın ve Bir Adam: Meyanın Arayışı
Zeynep, yıllardır şehrin gürültüsünde kaybolmuş bir kadındı. Kalabalıklar arasında yalnız, ama garip bir şekilde huzurluydu. Çalıştığı kütüphane, ona hem kaçacak bir yer, hem de uzun zamandır unutulmuş bir sükûnet sunuyordu. Birçok insan, Zeynep’in dışarıdan soğuk ve mesafeli biri olduğunu düşünürdü. Ama ona yakın olabilenler, içindeki derin duygusal dünyayı, anlam veremedikleri kadar güçlü bir empatiyi fark etmişlerdi.
Bir gün, eski bir kitabın raflardan düşmesiyle dikkatini çekti. Kitap, çok eski ve sararmış sayfalara sahipti; başlığında "Meyan" yazıyordu. Merakla açtı. Birdenbire, kitabın içindeki kelimeler Zeynep’in kalbine işledi. Kitap, insanların yaşamlarında bulmaya çalıştıkları ama bir türlü dokunamadıkları meyanı anlatıyordu: Bir tür tat, duygusal denge, insanın ruhunu besleyen huzur.
Zeynep bu kelimenin peşinden gitmeye karar verdi. Ancak ne kadar arasa da, meyanı bulamıyordu. Dışarıdaki dünya, sürekli bir koşuşturma, bir çözüm arayışıydı. Çalıştığı kütüphaneye gelen biri vardı. Eser, Zeynep'in tam tersi bir insandı. Çözüm odaklıydı, her sorunun çözümünü hızlıca bulur, hiçbir sorun onu uzun süre meşgul etmezdi. Çevresindekilere de hep çözümler önerir, her sorunu “adım adım çözme” şeklinde bir yaklaşımla ele alırdı.
Eser’in sürekli çözüm önerileri Zeynep’i rahatsız ediyordu. “Gerçekten bu kadar hızlı çözüm bulunabilir mi?” diye düşünüyordu Zeynep. Onun bakış açısı, duygularını bir kenara itmeye çalışan, sadece mantıkla hareket eden bir zihniyetti. Oysa Zeynep, bazen cevapların ve çözümlerin ötesinde bir şeyler olduğunu hissediyordu. Meyanın ta kendisi işte bu “ötesinde” olandı. Meyan, belki de bazen durup, sadece hissetmekti.
Zeynep ve Eser: Farklı Yaklaşımlar, Ortak Bir Yolculuk
Bir gün Zeynep, bir aralar kitaplardan okuduğu "Meyan" kelimesinin, belki de birine bir anlamda dokunabilme, yavaşça bir ruhu keşfedebilme yeteneğiyle alakalı olduğunu fark etti. O sırada, Eser ile bir sohbeti vardı. Zeynep, Eser’e bir soru sordu:
“Biliyor musun, bazen çözümler arasında kayboluyorum. Her şeyin bir çözümü olduğunu biliyorum ama çözüm olmadan da yaşamayı öğrenmeliyim gibi hissediyorum. Bazen tek ihtiyacım olan, birinin bana sadece dinlemesi ve hiçbir çözüm önermemesi.”
Eser şaşkınlıkla bakarak, başını salladı. "Ama Zeynep, hayat çözüm ister. Her şeyin bir sonu vardır, bir yolu vardır." dedi.
Zeynep derin bir nefes aldı ve gözlerini Eser’in gözlerine dikti. “Biliyor musun Eser, bazen her şeyin çözülmesine ihtiyacımız yok. Belki de bazen, sadece sessizce beklemek, nehrin akışını izlemek, hiçbir şey yapmamak en doğru cevaptır.”
O an Eser, Zeynep’in söylediklerinde bir şeyler buldu. Kendi çözüm odaklı yaklaşımının bazen, hayatın karmaşasını anlamaya yetmediğini fark etti. Zeynep’in duygusal derinliği, ona çözüm bulmaktan çok daha değerli bir şey sundu: Farkında olma, kabul etme ve anı yaşama.
Meyan: Huzurun Buldum dediği An
Birkaç hafta sonra Zeynep, bir sabah işe giderken, Eser’in ofisinden geçerken onu durdurdu. Eser, bilgisayarının başında her zamanki gibi çözüm arayışına dalmıştı. Zeynep, o an hiç beklenmedik bir şekilde, küçük bir gülümseme ile “Belki de bazen meyanı bulmak için bir adım geri atmak gerekir” dedi.
Eser bir an durakladı. O anda fark etti: Zeynep’in içsel huzuru, dışarıdan görülen çözümlerden çok daha fazlasını anlatıyordu. Bir sorun ne kadar çözülmüş olursa olsun, bazen huzuru bulmak için hiçbir şey yapmamak gerektiğini anlamıştı. Meyan, sadece bir tat değil, bir hayat felsefesiydi; bir yavaşlık, bir kabul etme, bir durma haliydi.
Siz de Meyanı Aradınız Mı?
Bazen hepimiz hayatın gürültüsünde kayboluyoruz. Herkes çözüm bekliyor, herkes sorularını yanıtlamak istiyor. Ama belki de meyan, her şeyin hızla çözülmediği, duyguların anlık olarak hissedildiği, huzurun küçük bir dokunuşla bulunduğu o özel andır.
Sizce, gerçekten de çözüm arayışında kaybolmak yerine, bazen hiçbir şey yapmadan sadece hissetmek mi daha değerli olurdu? Bu hikâyede Zeynep ve Eser’in farklı yaklaşımlarını gözlemledik. Peki siz hangi yoldan gidiyorsunuz? Sizin için meyan nedir? Meyanı bulmak, çözümden daha mı önemli?
Hikâyeye dair görüşlerinizi paylaşmanızı çok isterim.
Herkese merhaba,
Bugün sizlere, çok derin bir anlamı olan, belki de çoğumuzun farkında bile olmadan yaşadığı bir kelimeyi anlatmak istiyorum: meyan. Eğer bu kelimeyi, edebiyatın sıcak ve dokunaklı dünyasında hiç duymadıysanız, belki de tam olarak tanımadığınız bir güzelliği keşfedeceksiniz.
Şimdi, izninizle, bir hikâye ile başlamak istiyorum. Çünkü kelimeler bazen duyguları tam anlatmak için yetmez, değil mi? O zaman, sizi bir yolculuğa çıkarmama izin verin. Gerçekten umarım hikâyem, bu kelimenin anlamını kalbinizde bir yerlerde keşfetmenize yardımcı olur.
Bir Kadın ve Bir Adam: Meyanın Arayışı
Zeynep, yıllardır şehrin gürültüsünde kaybolmuş bir kadındı. Kalabalıklar arasında yalnız, ama garip bir şekilde huzurluydu. Çalıştığı kütüphane, ona hem kaçacak bir yer, hem de uzun zamandır unutulmuş bir sükûnet sunuyordu. Birçok insan, Zeynep’in dışarıdan soğuk ve mesafeli biri olduğunu düşünürdü. Ama ona yakın olabilenler, içindeki derin duygusal dünyayı, anlam veremedikleri kadar güçlü bir empatiyi fark etmişlerdi.
Bir gün, eski bir kitabın raflardan düşmesiyle dikkatini çekti. Kitap, çok eski ve sararmış sayfalara sahipti; başlığında "Meyan" yazıyordu. Merakla açtı. Birdenbire, kitabın içindeki kelimeler Zeynep’in kalbine işledi. Kitap, insanların yaşamlarında bulmaya çalıştıkları ama bir türlü dokunamadıkları meyanı anlatıyordu: Bir tür tat, duygusal denge, insanın ruhunu besleyen huzur.
Zeynep bu kelimenin peşinden gitmeye karar verdi. Ancak ne kadar arasa da, meyanı bulamıyordu. Dışarıdaki dünya, sürekli bir koşuşturma, bir çözüm arayışıydı. Çalıştığı kütüphaneye gelen biri vardı. Eser, Zeynep'in tam tersi bir insandı. Çözüm odaklıydı, her sorunun çözümünü hızlıca bulur, hiçbir sorun onu uzun süre meşgul etmezdi. Çevresindekilere de hep çözümler önerir, her sorunu “adım adım çözme” şeklinde bir yaklaşımla ele alırdı.
Eser’in sürekli çözüm önerileri Zeynep’i rahatsız ediyordu. “Gerçekten bu kadar hızlı çözüm bulunabilir mi?” diye düşünüyordu Zeynep. Onun bakış açısı, duygularını bir kenara itmeye çalışan, sadece mantıkla hareket eden bir zihniyetti. Oysa Zeynep, bazen cevapların ve çözümlerin ötesinde bir şeyler olduğunu hissediyordu. Meyanın ta kendisi işte bu “ötesinde” olandı. Meyan, belki de bazen durup, sadece hissetmekti.
Zeynep ve Eser: Farklı Yaklaşımlar, Ortak Bir Yolculuk
Bir gün Zeynep, bir aralar kitaplardan okuduğu "Meyan" kelimesinin, belki de birine bir anlamda dokunabilme, yavaşça bir ruhu keşfedebilme yeteneğiyle alakalı olduğunu fark etti. O sırada, Eser ile bir sohbeti vardı. Zeynep, Eser’e bir soru sordu:
“Biliyor musun, bazen çözümler arasında kayboluyorum. Her şeyin bir çözümü olduğunu biliyorum ama çözüm olmadan da yaşamayı öğrenmeliyim gibi hissediyorum. Bazen tek ihtiyacım olan, birinin bana sadece dinlemesi ve hiçbir çözüm önermemesi.”
Eser şaşkınlıkla bakarak, başını salladı. "Ama Zeynep, hayat çözüm ister. Her şeyin bir sonu vardır, bir yolu vardır." dedi.
Zeynep derin bir nefes aldı ve gözlerini Eser’in gözlerine dikti. “Biliyor musun Eser, bazen her şeyin çözülmesine ihtiyacımız yok. Belki de bazen, sadece sessizce beklemek, nehrin akışını izlemek, hiçbir şey yapmamak en doğru cevaptır.”
O an Eser, Zeynep’in söylediklerinde bir şeyler buldu. Kendi çözüm odaklı yaklaşımının bazen, hayatın karmaşasını anlamaya yetmediğini fark etti. Zeynep’in duygusal derinliği, ona çözüm bulmaktan çok daha değerli bir şey sundu: Farkında olma, kabul etme ve anı yaşama.
Meyan: Huzurun Buldum dediği An
Birkaç hafta sonra Zeynep, bir sabah işe giderken, Eser’in ofisinden geçerken onu durdurdu. Eser, bilgisayarının başında her zamanki gibi çözüm arayışına dalmıştı. Zeynep, o an hiç beklenmedik bir şekilde, küçük bir gülümseme ile “Belki de bazen meyanı bulmak için bir adım geri atmak gerekir” dedi.
Eser bir an durakladı. O anda fark etti: Zeynep’in içsel huzuru, dışarıdan görülen çözümlerden çok daha fazlasını anlatıyordu. Bir sorun ne kadar çözülmüş olursa olsun, bazen huzuru bulmak için hiçbir şey yapmamak gerektiğini anlamıştı. Meyan, sadece bir tat değil, bir hayat felsefesiydi; bir yavaşlık, bir kabul etme, bir durma haliydi.
Siz de Meyanı Aradınız Mı?
Bazen hepimiz hayatın gürültüsünde kayboluyoruz. Herkes çözüm bekliyor, herkes sorularını yanıtlamak istiyor. Ama belki de meyan, her şeyin hızla çözülmediği, duyguların anlık olarak hissedildiği, huzurun küçük bir dokunuşla bulunduğu o özel andır.
Sizce, gerçekten de çözüm arayışında kaybolmak yerine, bazen hiçbir şey yapmadan sadece hissetmek mi daha değerli olurdu? Bu hikâyede Zeynep ve Eser’in farklı yaklaşımlarını gözlemledik. Peki siz hangi yoldan gidiyorsunuz? Sizin için meyan nedir? Meyanı bulmak, çözümden daha mı önemli?
Hikâyeye dair görüşlerinizi paylaşmanızı çok isterim.